1827 Yılında İcat Edilip Bugün Hayatımızın Her Anında Var Olan Fotoğrafın Keşfini Sağlayan Karanlık Kutu’nun Hikayesi
5 min readİnsan, geçmişten bugüne çeşitli yöntemlerle zamana karşı koymaya çalıştı. Sadece ölümsüz olmanın değil var olan gerçekliği korumanın yollarını aradı. İlk zamanlarda ölülerin bedenlerine zarar gelmesin diye mumyalama yöntemleri kullanılırken zamanla mezarda ölü bedene zarar gelmesin, gelirse de yerine geçsin diye heykelcikler yapılıyordu. Sanatın ve uygarlığın etkisiyle, mumyalamanın yerini büstler ve portreler almaya başladı. Rönesansla birlikte gerçeğin tasviri mükemmel boyutlara ulaştı ancak yeterli değildi. Sanatta üç boyutun kusursuz kullanımına “an”ın eklenmesi, var olan gerçekliğin olduğu gibi kaydedilmesi Fotoğraf aracılığıyla oldu.
Fotoğraf tarihine baktığımızda karşımıza ilk olarak Fransız mucit Joseph Nicéphore Niepce’in, evinin penceresinden 8 saat pozlayarak çektiği fotoğraf çıkar. 1827 tarihli bu görüntünün kaydedilmesi ve sabitlenerek günümüze kadar ulaşması, ışığa duyarlı yüzey ve kimyasalların keşfiyle mümkün oldu. Fakat fotoğraf çekmek için gerekli mekanik sistemin yani Camera Obscura’nın bulunuşu çok daha eskiye dayanır.
Camera Obscura nedir?
Camera Obscura; pinhole, iğne deliği kamera ya da karanlık kutu olarak da bilinen bir görüntü üretme mekanizmasıdır. Bu mekanizmada fotoğraf makinelerindeki objektiflerin yerini iğne ucu genişliğinde (0,25-1 mm) bir delik alır. Işık bu delikten geçer ve deliğin karşısında, ters bir görüntü oluşur. Camera Obscura bazen bir oda bazen de küçük bir kutu olabilir.
Sistemin temel çalışma prensibine ilişkin günümüze kadar ulaşabilmiş ilk ifade Mohizm’in de kurucusu olan Çinli düşünür Mo Di’ye ait. M.Ö. 470-390 yılları arasında yaşayan Mo Di, deneysel gözlemleri sonucunda karanlık bir ortama açılan küçük bir delikten geçen ışığın, dışarıda bulunan ışıklı nesnenin baş aşağı bir yansımasını oluşturduğunu keşfetti.
Camera Obscura’nın çalışma prensibi
M.Ö. 4. yy.da Yunan Filozof Aristoteles, güneş tutulması görüntüsünü yere yansıtmak için kevgir deliklerinden ışığın geçişini inceledi. Aristoteles, küçük bir delikten geçen ışığın karanlık bir kutu ya da ortamda oluşturduğu etkinin optik ilkelerini anlamlandırdı. Aristo’dan sonra Yunan Matematikçi Öklid de ışığın optiklerden düz bir çizgi halinde yayıldığından bahsetti ve Camera Obscura’nın çalışma prensibini destekleyen çalışmalar yaptı.
İbn-i Heysem’in üç mum deneyi
11. yy.da yaşayan, modern optiğin babası İbn-i Heysem, bu mekanizma aracılığıyla ışığın doğrusal nitelik kazandığını tespit etti. İbn-i Heysem “görme” eyleminin nesnelerden yansıyan ışığın, kişinin gözüne girmesiyle meydana geldiğini ifade eden ilk bilim insanı oldu. O zamanlarda bilim insanları, delikten geçen ışığın etkilerinden bahsediyordu zaten ama İbn-i Heysem, ışığın görüntü oluşturduğunu ilk kez tanımladı ve iğne deliği kamerayı icat etti. Camera Obscura terimi ise ilk kez 1604 yılında Johannes Kepler tarafından kullanıldı.
Camera Obscura’yı ilk önce ressamlar kullanmaya başladı
16. yy’da Leonardo Da Vinci, Camera Obscura ve insan gözünün arasındaki benzerliği fark ederek çalışmalarında bu sistemden yararlandı. Karanlık kutu üzerinde çoklu ve farklı genişliklerdeki deliklerle birçok deney yaptı. Da Vinci ve dönemin birçok önemli ressamı görüntüde perspektifi doğru yansıtma amacıyla Camera Obscura’yı kullandı. O yıllara kadar ışığın, iğne ucu genişliğindeki bir delikten geçmesiyle elde edilen görüntünün daha keskin olması için Camera Obscura’ya mercek eklenmeye başladı. Genellikle bir oda büyüklüğünde olan Camera Obscura, 1685 yılında Johann Zahn tarafından daha küçük ve taşınabilir hale getirildi.
Tarihte bilinen ilk fotoğraf
Fotoğraf makinesinde insan gözünün yerini alan merceklerden geçen ışık, fotoğrafı oluşturur. Gözle görüp algılayamadığımız zaman diliminin kaydı, fotoğraf sayesinde mümkün olur. Fotoğrafın icadının habercisi olan bu gelişmelerden sonuncusu da görüntüyü kaydetme ve sabitlemeyi sağlayan kimyasalların bulunuşu oldu. 19. yy.da ışığa duyarlı kimyasallarla kaplı metal plakanın (günümüzde sensör bu işlevi görür) Camera Obscura’ya yerleştirilmesiyle ilk fotoğraf kaydedildi.
Günümüze ulaşan kaynaklara göre tarihteki ilk fotoğraf 1827 yılında Joseph Nicéphore Niépce tarafından çekildi. Mekanizma üzerinde yer alan iğne ucu genişliğindeki delikten 8 saat boyunca geçen ışık, kutu içerisindeki ışığa duyarlı yüzeyde bu görüntüyü oluşturdu. Sabitleyici kimyasallarla fotoğrafın günümüze kadar ulaşması mümkün oldu. Tarihteki birçok buluş gibi fotoğraf da yalnızca bir kişinin icadı olarak nitelendirilemez. Aynı dönemlerde farklı bölgelerde yaşayan birçok bilim insanı da fotoğrafın icadı ve gelişimi için kıymetli çalışmalar yapıyordu. Ancak fotoğrafın tarihsel gelişiminde mucit Nicephore Niepce’in ve tabii ki Camera Obscura’nın tartışmasız en önemli yere sahip olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz.
Kaynak: www.webtekno.com
URL: https://www.webtekno.com/fotografin-kesfini-saglayan-karanlik-kutu-nun-hikayesi-h116289.html