Kasım 24, 2024

Son Dakika Haberleri – Güncel Haberler

Gündemdeki haberler, güncel haberler, magazin, spor ve ekonomideki gelişmeler, yerel ve dünya haberleri Ulkugundem.com'da.

150 Yıl Önce ‘El Yıkayın’ Dediği İçin Dokuz Köyden Kovulan Doktor Ignaz Semmelweis’in Trajik Hikayesi

8 min read
150 Yıl Önce 'El Yıkayın' Dediği İçin Dokuz Köyden Kovulan Doktor Ignaz Semmelweis'in Trajik Hikayesi

150 Yıl Önce 'El Yıkayın' Dediği İçin Dokuz Köyden Kovulan Doktor Ignaz Semmelweis'in Trajik Hikayesi

Ellerinizi günde kaç kez yıkarsınız? Muhtemelen COVID-19 salgını patlak verdiğinden beri bu miktar bir hayli artmıştır.  Pandemi olmasa bile zaten el temizliği başta olmak üzere hijyenin kültürel bir standart olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Peki el yıkamanın önemi tarihte ilk ne zaman ve kim tarafından anlaşılmıştı?

Bunun için muhtemelen pek çok farklı yanıt var, ancak hikayesi ile bugün bakacağımız isim Ignaz Semmelweis.

1800’lü yıllarda bir doğum doktoru olmak ve çocukları yaşatmak… Ignaz Semmelweis kimdir?

ignaz Semmelweis

Tam adıyla Ignaz Philipp Semmelweis, Avusturya-Macaristanlı bir bilimci ve doktordu. 1818’de doğan Semmelweis’in ailesi Almanya kökenliydi. 1837 yılının sonbaharında Viyana Üniversitesi’nde hukuk okumaya başlayan Semmelweis, bir sonraki yıl bugün bilmediğimiz bazı sebeplerden ötürü tıp bölümüne geçiş yaptı. İyi ki de yaptı… 1844’te doktor olarak göreve başlayan kahramanımız, dahiliyeci olarak staj imkanı bulamayınca doğum bilimi alanında uzmanlaşmaya karar verdi. İyi ki de verdi…

Semmelweis 1846’da Viyana General Hastanesi’nde doğum bilimi kliniğinde asistan olarak göreve başladı. Görevleri, her sabah hastaları muayene etmek, zorlu doğumlarda gözetim yapmak, departmandaki öğrencileri eğitmek ve kayıtları not etmekti.

O zamanlar Avrupa’nın dört bir yanında gayrimeşru bebekleri öldürme suçuyla baş edebilmek için doğumla ilgili tesisler kurulmuştu. Tamamen ücretsiz hizmet veren bu kuruluşlar, bebeklerin korunmasını sağlıyordu. Ücretsiz hizmetlerin karşılığı olarak da anneler, doktorların ve ebelerin eğitiminde denek olarak kullanılıyorlardı.

O dönemde hastanede iki doğum kliniği vardı. Kliniklerden birinde doğum sırasında anne ölüm oranı yüzde 10 civarındaydı;

el yıkama

Diğer klinikte ise yüzde 4 civarında… Bu durum hastane dışında da biliniyordu. İki klinik farklı günlerde doğum kabul ediyordu ancak doğuma gelen kadınlar ölüm oranının düşük olduğu kliniğe kabul edilmek için adeta yalvarıyordu. Durum o kadar vahimdi ki kadınlar, ilk kliniğe alınmamak için dizlerinin üstüne çöküp yalvarıyorlardı.

Bazı kadınlar hastaneye giderken aniden doğum yapmaları gerekiyormuş gibi sokaklarda doğurmaya bile başlamıştı! Sokakta doğum yapsalar bile ardından bebek bakım hizmetlerinden faydalanabiliyorlardı. Semmelweis’ın görevlerinden birinin de kayıt tutmak olduğunu başlarda söylemiştik. Verileri inceleyen Semmelweis, sokakta doğum yapan kadınlar arasında lohusa hummasının (albastı) pek görülmediğini fark etmişti.

Batıl inançlara karşı bilimsel yaklaşım geliştirdi, ancak bunun da cezası vardı:

batıl inanç

Semmelweis’in zamanında artık doktorlar ve tıp çalışanları hastalıkları kötü ruhlara, şeytana yormak gibi gibi batıl inançlardan kurtulduğu için hastalıkların muhtemel tıbbi sebeplerine odaklanılıyordu. Ayrıca otopsilerin yaygınlaşması ve doktorların veri odaklı çalışmaya merak salması da bu döneme denk geliyordu. Yaşadığı dönemde modern bir doktor olan Ignaz Semmelweis de bu ilkelerle çalıştığı için (özellikle de hastanede olan) bazı doğumlarda neden lohusa hummasının daha yaygın olduğunu bilmek istedi.

Olayların detayına inmek için çalıştığı hastanedeki her iki klinikte de gözlemlere başladı. Kliniklerden birinde çalışanların tamamı erkek doktorlar ve tıp öğrencileri; diğerinde ise tamamen ebelerdi. Her iki klinikte de ölüm oranlarını inceleyen Semmelweis, erkek doktorların ve tıp öğrencilerinin olduğu klinikte ölüm oranlarının daha yüksek olduğunu kaydetti.

Doğum yapan annelerin hayatını kurtaracak bir keşif yapmıştı:

ignaz el yıkama

İki klinik arasındaki en büyük fark; ebelerin çalıştığı klinikte anne adaylarının yan yatarak; diğerinde ise sırt üstü doğum yapmalarıydı. Ancak çalışmalar sonucunda bu iki farklı yöntemin lohusa hummasına etkisi görülmedi. Lohusa hummasından biri öldüğünde rahip kliniğe gelip o kişinin yatağının yanında zil çalıyordu. Semmelweis, rahibin yaptığı uygulamanın yeni doğum yapmış diğer kadınları ürküttüğü, ateşlerinin çıkmasına sebep olduğu, hastalandırdığı ve sonunda ölümlerine sebep olduğunu sandı. Kulağa biraz alakasız geliyor değil mi? Zaten öyle…

Rahibin uygulamayı çan çalmadan yapmasını rica edince Semmelweis teorisinin yanlış olduğunu gördü. İşin içinden çıkamayınca hastaneden biraz uzaklaşıp Venedik’e doğru yol aldı. Biraz kafa dinleyip sanatın dinlendirici etkisini tatmak istedi. Hastaneye döndüğünde Semmelweis’ı bekleyen bazı önemli ve üzücü haberler vardı. Yokluğunda çalışma arkadaşlarından bir patolog hastalanıp ölmüştü.

Üstelik bu durum patologlar arasında oldukça yaygındı. Semmelweis’in iş arkadaşı da lohusa hummasından ölen bir kadının otopsisi sırasında parmağına iğne battığı için hastalanıp ölmüştü. Böylece Semmelweis lohusa hummasının sadece doğum yapan kadınların ölümüne sebep olmadığını, hastane çalışanlarına bulaşıp onları da öldürebildiğini anladı. Patologun Semmelweis, arkadaşının otopsi yapılan kişiyle aynı belirtileri gösterip vefat ettiğini fark etti. Bunu anlasa da Semmelweis’ın aklındaki ilk soru olan “Neden erkek doktorların çalıştığı klinikteki ölüme oranları ebelerin çalıştığı kliniktekine göre dah belirtilerini inceleyena fazla?” hala cevaplanmış değildi.

Yaşanan ölümlerin ardından doktorların hatalı uyguladıkları hijyen kuralları çıktı… Ancak doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlardı:

ıgnaz

İki klinik arasındaki diğer farkı düşünen Semmelweis, doktorların klinikte otopsi yaptığını; ebelerin yapmadığını buldu. Semmelweis, otopsi sırasında kadavralara dokunan doktorların küçük zerrecikleri doğum yaptırdıkları anne adaylarına taşıdığına; kadınların hasta olmalarına ve ölümlerine sebep olduklarını fark etti.

Hipotezinin doğru olup olmadığını anlamak için çalışanların otopsinin ardından ellerini sadece sabunla değil klor çözeltisiyle yıkamalarını istedi. Bugün hepimizin bildiği üzere klor en güçlü dezenfektanlardan biri. Ancak Semmelweis bu kararı aldığında mikroplar hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Kloru seçmesinin sebebi, kadavra zerreciklerinin elde bıraktığı kokuyu gidermenin en iyi yolunun klor olduğunu düşünmesiydi.

Bu uygulamanın ardından nihayet lohusa humması oranlarının ciddi şekilde azaldığı görüldü. Semmelweis’ın keşfettiği şey günümüz dünyasında, özellikle de salgınla birlikte önemi katbekat daha iyi anlaşılan bir gerçekti. El yıkamak, halk sağlığını koruma çabasındaki en güçlü silahlardan biri. Ee Semmelweis sorunu çözünce herkes rahat bir nefes alıp deli gibi sevinmiştir diye düşünüyor insan ancak biliyorsunuz ki doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar

Her şeyden önce Semmelweis’ın hipotezi, otopsi yapan doktorlar anne adaylarına lohusa humması bulaştırıp ölümlerine sebep olmuş gibi gösteriyordu. Düşünsenize, ne büyük bir vebal… Bir de Semmelweis biraz fevri biriydi. Fikrine katılmayanları direkt karşısına aldığı için bir miktar düşman edinmişti. Bir süre sonra doktorlar Semmelweis’ın söylediği şekilde ellerini klorla yıkamayı bıraktı ve Semmelweis işinden oldu.

Akıl sağlığını kaybederek akıl hastanesine yattı… Çözmeye çalıştığı hastalık nedeniyle hayatını kaybetti:

hastane

Ardından Semmelweis Avrupa’nın diğer yerlerindeki doktorları ellerini klorla yıkama konusunda ikna etmeye çabaladı ancak yine dinleyen olmadı. Yıllar geçtikçe Semmelweis’in sabrı tükenmeye ve giderek garipleşmeye başladı. Hatta frenginin sebep olduğu bir akıl hastalığına yakalandığı bile söyleniyor. Maalesef 1865 yılında daha 47 yaşındayken Ignaz Semmelweis akıl hastanesine yatmak zorunda kaldı…

Hikayenin en üzücü taraflarından biri, Semmelweis’in muhtemelen hastanede şiddet görmesi ve kan zehirlenmesi sebebiyle hayatını orada kaybetmesi… Temelde bakınca, Semmelweis’ın vefatına sebep olan şey kahramanımızın annelerin lohusa hummasından hayatını kaybetmesini engellemek için uğruna savaş verdiğiyle aynı hastalık. 

Haberimize son vermeden önce ilgilisi için bir de kısa film önerisi yapalım. 2001 yılında çıkan Polonya yapımı Semmelweis adlı kısa film, Ignaz Semmelweis’ın trajik hikayesini ele alıyor. Özellikle de 2021 yılında gerçek anlamda hayati önem taşıyan el yıkama alışkanlığının önemini bizlere hediye ettiği için Ignaz Semmelweis’a ne kadar teşekkür etsek az…

Semmelwels’in hikayesini anlatan kısa film:

Kaynak: www.webtekno.com
URL: https://www.webtekno.com/el-yikayin-doktor-ignaz-semmelweis-hikayesi-h109477.html

Bir yanıt yazın