Akbaba fonları yeniden ortaya çıktı! 159 ton altına ne oldu?

Döviz rezervleri eriyince altınların satılmaya başlandığını kaydolan Ekonomist Uğur Gürses, Temmuz 2020’den Şubat 2021’e kadar 159 ton altın satıldığını söyledi…

Döviz rezervleri eriyince altınların satılmaya başlandığını kaydolan Ekonomist Uğur Gürses, Temmuz 2020’den Şubat 2021’e kadar 159 ton altın satıldığını söyledi. Gürses, “Merkez Bankası, döviz ve altın rezervleriyle oynanarak, bir hedge fona çevrildi” dedi.

Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu 23 Nisan’da üç ayrı TV’nin ortak yayınında “Şu an 720 ton altın var, küsuratını unuttum” lafları Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının altınlarını da gündeme getirdi.

Dünya Altın Konseyi’nin nisan bilgileri ile Kavcıoğlu’nun açıkladığı rezerv birbirini yakalamayınca; 159 ton altının kayıp olduğu iddiaları ortaya atıldı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının rezervlerinin transparan olmayan bir biçimde satışını uzun zamandır gündeme getiren ekonomist Uğur Gürses, bloğunda bu hesabın baştan ayağa yanlış olduğunu anlatan bir inceleme paylaştı.

159 TON ALTIN SATILDI

Lafçı’den Mehtap Özcan Ertürk’şöhret haberine göre Gürses, tahlilinde “159 ton kayıp altın” diye bir vaziyetin mevzubahisi olmadığını bilgilerle de ortaya koydu. Ancak bu yazının temel mevzusunu Gürses’in tahlilinin devamında dikkat topladığı başka bir “159 ton altın hesabı” oluşturuyor.

Gürses’in “rakamsal bir rastla” olarak ifade ettiği “kayıp 159 ton altınla” alakası olmayan hesabı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının altın ölçüsünün seyrini dikkat topluyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının 116 ton olan altın rezervinin 2017’den itibaren çoğaldırdığına işaret eden Gürses, Temmuz 2020’de bu sayının 469 tona çıktıktan sonra Şubat 2021’e kadar satış süreci yaşandığına dikkat çekti. Tahlile göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının Şubat 2021’de mülkiyetindeki altın 159 ton eksilerek 310 tona geriledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının yanlış ekonomi siyasetine, oluk oluk döviz rezervi satılarak tüketildiği için 159 ton altını satma gereği dinlediğini söyleyen Gürses, döviz rezervleri eriyince altınların satılmaya başlandığını belirtti. “Hem suyunu sürükleyen nakit dövizi yerine koymak için altınlar satıldı hem de altınların değer kazancı bilanço kârına çevrilmiş oldu. Bu da Hazine’ye aktarıldı” diyen Gürses “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının, döviz ve altın rezervleriyle bu biçimde oynanarak, bir hedge fona çevrildi”  ifadelerini kullandı.

ZARRAB SONRASI ‘BLOKE’ TEHLİKEYİ ALTINA YÖNELTTİ

Uzun seneler süresince 116 ton altın rezervi yakalayan Merkez Bankası’nın 2017’den itibaren altın rezervlerini çoğaldırmaya başladığına işaret eden Uğur Gürses, İran ambargosu irtibatlı altın sevkiyatı yapan Reza Zarrab’ın Amerika Birleşik Devletlerine girerken tutulması ile mümkün bir yaptırım ya da cezaya karşı temkin olarak Merkez Bankası’nın döviz varlıklarının eksiltilerek altına çevrildiğini ve Türkiye’ye getirildiğini kaydoldu.

SONER YALÇIN YAZMIŞTI

Lafçı Gazetesi yazarı Soner Yalçın, Gürses’in bahsettiği hedge fonlarla alakalı 2015 senesinde bir yazı kaleme almıştı.

O yazısında Yalçın, hedge fonlarının “tefecilik” anlamına geldiğini belirterek, “akbaba fonu” nitelendirmesinde bulunmuştu.

Yalçın yazısında özetle şunları yazmıştı:

Paul Elliott Singer, ismini hiç dinlediniz mi?

Pek sanmam…

Tanımanız koşuldur; “Baş Akbaba” olarak öğrenilir!…

Tarih: 22 Ağustos 1944.

New York Manhattan’da doğdu.Yahudi bir ailenin çocuğuydu; annesi konut bayanı, babası eczacıydı.

New York’taki Rochester Üniversitesi’nde okudu ve Harvard Hukuk Fakültesi’nde hekime yaptı.

1974’te Wall Street’teki Donaldson, Lufkin& Jenrette DLJ isimli finans işletmesinin gayrimenkul kısmında avukat olarak işe başladı. Üç sene sonra…

Ailesinden ve etrafından topladığı paralarla kendi fon işletmesini kurdu: Elliott Management Corporation.

Seneler içinde 25 milyar dolar meblağındaki hedge fonlarına idaredi.

Hedge fonu ne midir?

Bizim, Anapara Piyasası Heyeti Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatında hür yatırım fonları olarak geçmektedir. Kibar tanımları boş verin; “Akbaba Fonu”dur; tefecilik diyebilirsiniz!

Yapılan operasyon; ucuza zahmetli borç alıp sonra bunu kârla satmaktır!

Peki.. Kimden ucuza zahmetli borç alınır; bizim gibi az gelişmiş ülkelerden!

Dünyada idarenen 2 trilyon dolar etrafında hedge fonu olduğu öğrenilmektedir. Bir senede milyarlarca dolar bu -süper zenginlerin yatırım fonu olarak öğrenilen- hedge fonları aracıyla kazanılır. Evet…

“Kumarhane ekonomisi” olarak nitelendirilen neoliberalizmin zenginlik vasıtayıdır bu fonlar.

Bu sebeple… 1990’lı senelerden 2008 senesinde yaşanan küresel kriz yarıyılına kadar hedge fonları patlama yarıyılını yaşadı.

Bir yerde zahmetli borç alıp verme işi varsa kesinlikle orada bir avukat olması gerekli!

Paul Elliott Singer yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük hedge fonlarından birine idaremiyor; avukat olduğu için alacağını ülkelerin gırtlağına basarak yapıyor.

Kavradığınız gibi, yavaş yavaş hakikat mevzumuza geliyoruz…

SOSYAL DEMOKRAT HIYANET

Tarih: 16 Haziran 2014.

Amerika Birleşik Devletleri Tüzük Duruşması, milyar dolarlık borç davasıyla alakalı kararını verdi.

Taraflardan biri Arjantin idi; hedge fonlara yapılandırılmış senet borçlarını ödeyemiyordu. Bu hale nasıl getirildiği ayrı bir yazı mevzusudur. Arjantin’in borcu 630 milyon dolardan 2.3 milyar dolara çıkmıştı! “Dolar başına 33 sent ödeyeyim” diyordu ama karşı taraf kabul etmiyordu!

Karşı taraf, – “Baş Akbaba” Paul Elliott Singer’a ait- Cayman Adaları menşeli NML Capital idi.

Tüzük Duruşması Arjantin aleyhine karar verdi; borcun hemen ödenmesini istedi. Arjantin yalanladı.

Aynı günlerde…

Amerika Birleşik Devletleri medyası Arjantin’deki “demokrasi meselesini”, “basın serbestliğini” dünya gündemine getirdi! Neler yazmadılar ki; “Arjantin Nazilere kol kanat germeye devam ediyor!”

“Baş Akbaba” Singer, Arjantin’in Gama sarihlerindeki gemisine el koydu ve Arjantin borcunu ödemezse yurtdışındaki tüm mülk varlıklarını alacağını açıkladı!

Yalnızca Arjantin mi?..

Paul Elliott Singer ismi; Peru, Zambiya, Kongo ve Nikaragua krizlerinde de öne çıktı. Bu fukara ülkelerden milyonlarca dolar kazandı.

Sabreden ülke de oldu: İzlanda!

2000’li senelerin başında… Bu ufak ülke “kumarhane ekonomisini” kabul etmeden beş sene evvel dünyanın en zengin ülkelerinden biriydi. Ne olduysa 2003’te -yabancı anaparayı ülkeye sürüklemek emeliyle- tüm bankalarını özelleştirmesiyle oldu. Dört sene sonra İzlanda’nın borcu GSMH’sinin dokuz katıydı! Tekerrür üç ana bankayı Landbanki, Kapthing, Glitnir ulusallaştırmak isteseler de iş işten geçmişti. Milli parası Kroneryüzde 85 değer kaybetti. İzlanda iflasını duyuru etti. Neoliberalizme boyun eğen sosyal demokrat hükümet istifa etti. Nisan 2009’daki tercihi Sol Kanat Ortak Yönetim kazandı. Ve yeni hükümet, neoliberalizm yükünü/borçları ulusa ödetmeyeceklerini açıkladı. Borcu alanlar ve krizin mesulleri hakkında soruşturma açtı.

“Akbabalar” ve ülkeleri baskıyı artırdı; “sizi Küba gibi izole ederiz!”

İzlanda halkoylamasına gitti; yüzde 93 borcun ödenmesine karşı çıktı.

AB katılım ziyaretlerini zamansız dondurdular.

İzlanda’nın direnişi hâlâ sürüyor.

Tıpkı bugün Yunanistan’da olduğu gibi…

Size sabreden İzlanda ulusunun gayretini anlatmazlar.

Size Yunanistan’da hakikatinde ne olduğunu anlatmazlar.

Size “akbabaların” asıl suratlarını anlatmazlar.

Kaynak: www.patronlardunyasi.com
URL: https://www.patronlardunyasi.com/haber/Akbaba-fonlari-yeniden-ortaya-cikti-159-ton-altina-ne-oldu/250126