Alper Atak: “Tiyatro için okullu olmak gerekir”
6 min readAkşam Gazetesi’nden Merve Yılmaz Oruç’un röportajı…
Tiyatro ile yolunuz nerede, nasıl kesişiyor?
Tiyatro ile on yaşında tanıştım. O günkü heyecanımı hiç kaybetmeden hâlâ taşıyorum. Bizim kuşağımızda ataerkil bir aileden geliyorsanız meslek seçiminde ailenin baskısını yok sayamıyorsunuz. Babam da o dönemde toplumda daha kabul gören bir meslek sahibi olmamı istiyordu. Sayısal yanım güçlü olduğu için yolum mühendislik oldu. Babamın arzusunu yerine getirdim. Sonra da bağımsızlığımı kazanıp olmak istediğim mesleğin tozlu sahnesine kendimi bıraktım. Profesyonel olarak kariyerime Adana Şehir Tiyatrosu’nda başladım. Sonra İstanbul’a gelerek kendi tiyatro grubum olan Tiyatro Öykü’yü kurdum. Halen genel sanat yönetmeni olarak tiyatroya burada devam ediyorum.
Tiyatro sizin için ne ifade ediyor?
En büyük aşkım…
Var mı yakın zamanda tiyatro ile ilgili planlar?
Bitirmek üzere olduğum bir oyun var. 2022’de sahnelemeyi düşünüyoruz. Yeni oyunun adı Abidin… Abidin bir yazarın kafası içinde sürekli onunla kavga eden bir ses olacak. Kara komedi türünde bir iş olacak.
Son olarak Alya’da rol almışsınız… Türk-Amerikan aksiyon dizisi sanırım…
Sekiz bölümlük bir bilim-kurgu aksiyon yapımı. Dizide uluslararası bir örgütün başındaki direktör, ajanım… Küçük yaşta yetenekli çocukları alıp kamplarda eğitiyorum. Geleceğin potansiyel ajanlarını yetiştiriyorum. Daha sonra ajanlardan birinin beynindeki çip arza yapıyor. Sürükleyici keyifli bir yapım oldu. Dizi ocak ayında Amerika’da yayınlanacak. Daha sonra Türkiye’de gösterilecek.
Alya bir internet dizisi. Sizce dijital platformlar TV sektörünü nasıl etkiler?
Dijitalleşme çağımızın gerekliliği. Özellikle Z kuşağı bu alana daha yatkın. Ancak hâlâ evinde internet, Smart TV olmayan da var. Dolayısıyla bu jenerasyonun varlığı TV’nin de varlığını sürdürecek. Özellikle pandemi ile bu platformlara ilgi arttı ve yapımcılar da buraya yöneldi. TV’ler de en az dijital mecralar kadar kaliteli, dinamik işler üretmeli. Ancak orada reklama dayalı bir yapı var. Böyle olunca da süreyi doldurabilmek adına durağan, müzik altı sahneler kaçınılmaz oluyor. İşin duygusu, heyecanı kaçabiliyor. Üretenler için de sıkıntılı bir süreç elbette. Dijitalde ise bir gecede dizinin bir sezonunu bitirebiliyorsun. Ama dijitalin hızı, işleyişi televizyona da sirayet edecek diye düşünüyorum.
Sizi daha çok dönem dizilerinde görüyoruz… Sevdiniz mi bu yapımları?
Dönem işleri tarihe yönelik bir akış sağladığı için kıymetli. Tabii ki orada bir senaryo ve kurgu var ancak detaylara baktığınızda tarihi gerçeklikleri yakalıyorsun. Payitaht Abdülhamid dizisi tarihi gerçekliği bu güne kadar en doğru anlatan yapımlardan biriydi. Oyunculuk kariyeri adına güzel işler bunlar. Bir de işin cast boyu var. Tipoloji olarak son yedi yıldır ya dönem işi oynuyorum ya kötü adamı. Bu biraz da eleştirdiğim bir şey aslında. Bir oyuncu her karaktere hayat verebilir. Ancak insanların size biçtiği bir şey var ve riske girmek istemiyor. Umarım bu algı da değişecek.
Takip ettiğiniz diziler var mı?
Genelde her dizinin ilk bölümünü izlemeye çalışıyorum. Dijital mecraları takip ediyorum ağırlıklı olarak. Oradaki kaliteyi gördüğünüzde tv işleri sizi tatmin etmeyebiliyor. Son günlerde Yargı dizisi dikkat çekiyor. Kadrosu çok iyi. Türkiye’de bana bir oyuncu ismi verin deseniz Uğur Polat derim. Uğur Polat ABD’de yaşasaydı Oscarlık bir oyuncu olurdu.
TİYATRODA GERÇEK OLABİLMEK ÖNEMLİ
Sektörde alaylı ve okullu oyuncular var… Siz bu ayrım hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şöyle bir analiz yapılmış; oyunculukta yüzde 60 genler, aile, çevre vs. geriye kalan yüzde 40 da çalışmaktan geçiyor. Eğer çalışıyorsan, inanıyorsan, çaba gösteriyorsan oyunculuk zor bir şey değil. Ama gerçekten iyi oyuncu olmak, işte o zor…
Her güzel kadın, yakışıklı erkek oyuncu olabilir gibi bir durum var sanki…
Bu TV için gerekli olabilir. Orada görsel bir mecra, bir ticaret var. Tiyatroda önemli olan gerçek olabilmek. TV’de de o yakışıklı erkekten ve güzel kadından role girmesi ve karşındakine o duyguyu hissettirmesi bekleniyor. Alaylı olarak bu işi çok iyi yapan kişiler de var. Okullu olanlar her zaman iyi performans gösterecek diye bir şey yok. Oyuncu her zaman kendini geliştirmeli ve çalışmalı. Ancak tiyatro yapıyorsak bence okullu olmak gerekir.
OYUNCU KENDİNİ SÜREKLİ GELİŞTİRMELİ
Mindfulness Tabanlı Meisner Tekniği eğitimi nedir? Siz bu programa başlamadan önce ABD’de nasıl bir eğitim aldınız?
Bakış açımı değiştirmek, kendimi geliştirmek ve yurt dışında bir network oluşturmak için ABD’ye gittim. 2017 yılında San Francisco’da ileri oyunculuk programına katıldım. Bu eğitim bitince de Meisner Tekniği üzerine programa katıldım. Tekniği biliyordum ama bir eğitmen olarak yeniden öğrenmek, uzmanlaşmak istedim. Meisner Tekniği’nin özünde şu var; oyuncu anda kalmalı, gerçek ve dürüst olmalı. Bu kavramların temelinin oyuncuda oluşması için öncelikle oyuncunun zihninin temizlenmesi ve yeniden yapılandırılması lazım. Bunu da Mindfulness eğitimi ile gerçekleştirmek mümkün. Los Angeles’ta mindfulness stüdyosuna katıldım. Daha sonra bu iki tekniği birleştirip bir formül ortaya çıkardım. Çünkü mindfulness diyor ki andaki bilinçli farkındalık… Meisner Tekniği de anın içindeki gerçeklik. Oyuncular da günlük yaşamdaki bütün profesyoneller de hayatın temposunda çok iyi bildikleri şeylerin anlamını yitiriyor. Mindfulness bunu tekrar hatırlatıyor. Dünyada böyle bir çalışma yok. Yapılacak en önemli şey oyuncunun bilincini özgürleştirip, farkındalık sağlamak. Bunu yapınca zaten oyuncu anın içindeki gerçeklikle hareket etmeye ve kamera önünde iyi bir performans çıkarmaya başlıyor.
Eğitim ne kadar sürüyor ve kimler geliyor?
Bu eğitimi Türkiye’de iki kere verdim. Şimdi üçüncü kez başladık eğitimlere. Sıfırdan bu işe başlayan da oyunculuk yapan da eğitimlere geliyor. Ama profesyonel olarak oyunculuk yapanlar daha hızlı yol kat ediyor.
Kaynak: www.sacitaslan.com
URL: https://www.sacitaslan.com/alper-atak-tiyatro-icin-okullu-olmak-gerekir-haberi-541745