Çiğdem Tunç konuşulacak açıklamalarda bulundu
10 min readSabah Gazetesi’nden Berna Çağlarer’in ziyareti…
Nasılsınız? Malum, pandemi süreci tüm yaşamımızı etkilemeye devam ediyor. Siz, tüm bu olan biteni nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim görüşüme göre bir üst us var, hatta bu bir işletme. Yeri geldiğinde dünyanın bir numaralı eforu olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na bile talimat veren, dünyayı, halkları, tüm kaynakları idarediğine inandığım. Bu “işletme” bakıyor ki dünya popülasyonu 8 milyara yakın, insanoğlunun harcadığı yeraltı ve yerüstü kaynaklar devasa. Bu kaynaklar bu popülasyonu yaşatmaya yetmeyecek. Düğmeye basıyorlar ve zati salgın kuşaklarındaki hazırda beklemekte olan virüsü manipüle edip bulaşa, salgına ve nihayetinde pandemiye dönüştürüyorlar. Hatta bakıyorlar acele hareket etmiyor, muhtelif mutant ve varyant çeşitlemeleri ile sürat kazandırıp, ölümcüllüğü çoğaldırıp dünya popülasyonunu iyice eksiltmeye çalışıyorlar.
‘Çiğdem Tunç Tiyatrosu’ olarak hazırlıklı mıydınız mümkün bir krize? Birikiminiz var mıydı?
Hayır dokunulduk. Çiğdem Tunç Tiyatrosu ne ki, tüm dünya hazır değildi. Hep aramızda konuşuyoruz, “Çalışmadığımız yerden geldi.” Cemiyeti derinden etkileyen tüm vakalara elbette ki en duyarlı insanlardan biri olduğumu iftiharla belirtmek isterim. Dolayısıyla rastgele bir afet karşısında elbette ki tavrımız, yaşadığımız cemiyetle beraber yas yakalamak ve yaraları sarmaya çalışmak olacaktır. Ancak özel bir kuruluş olarak devlet veya şehir tiyatroları gibi bir güvence ve konforumuz asla yoktur.
Şimdi bu zaman 400 günü geçmiştir, bu bahsettiğim müesseselerdeki tüm oyuncular, teknik takım, artistik takım vs. ücretlerini alıp evhama mahal vermeden hayatlarını sürdürebilmektedirler. Siz bir de bizim yaşadığımız cehennemi düşünün. 400 günü aşkın müddettir 3-5 kere açılan perde ve tek güvenceyi emeklerinin karşılığı olan insanların ve ailelerinin yaşamakta oldukları kabus. Ancak ben bu şikayetimi yüksek sesle dile getirmekten asla haz etmem. Zira bizimkine eş sektörlerdeki diğer yurttaşlarımızın yaşamakta oldukları acıları da gözlemliyor ve büyük bir yeis dinliyorum. Bu süreç ne yazık ki tasarlandığı gibi. Bana göre zengini daha zengin muhtacı daha fukara hale getirmektedir. Sonu nereye varır öğrenemem. Allah beterinden korusun ve herkese destekçi olsun.
Senelerdir tiyatro yapıyorsunuz ama televizyon ünü getirdi. Tiyatrocular genelde dizilerden kazandığını yeniden tiyatroya yatırıyor. Siz de kazandığınızı tiyatronuza mı yatırıyorsunuz?
Evet, tiyatroya yatırıyorum. Bir farkla, ben kazanmadığımı da tiyatroya yatırıyorum. Ben son senelerde ne yazık ki diğer elinde bohçası bir dizi bitmeden öbürüne ve de sonra değişiğine transfer olan uğurlu meslektaşlarımdan değilim. Kimse bana küsmesin, ne yazık ki her alanda olduğu gibi burada da bir tröst var. Ve bu dostlar kendi aralarında hareket etmeyi hoşlanıyorlar. Bu kapıdan çok donakaltıcı ki, bir girip pir kalamadım. O dizi senin bu dizi benim gezip parayı kazanıp tiyatroya sıcak para sağlayamadım.
Benim 40 seneye direnen öyle bir emeğim çabam ve azmim var ki bunun 90’lı senelerde bana getirmiş olduğu büyük bir şöhret var. Ve hala bunun saygıdeğerliği ve kredisi ile bir ekip kapılar bana açılabiliyor. Bu kredi ile iş yürütebiliyorum. Ne yazık ki bunun bankalarda cari bir karşılığı yok fakat iftiharla ifade ediyorum ki ulusun ve kadir bedel öğrenen etrafların gönlünde var. İşte bu sayede ve benimle bu yolda yürüyen takımlarımın tiyatroya büyük sevdaları ve yol dostlukları ile Çiğdem Tunç Tiyatrosu’nun kapısını hala sarih yakalayabiliyorum. Bir kararım var, ben bitti demeden bitmez.
Son olarak “Kanadı Kırık Bir Kuş Örneği Cahide Sonku” oyununu tiyatro sahnesine taşıdınız. Neden bu oyunu seçim ettiniz?
Zira bu öykü asla yıpranmaz ve gündemden düşmez. Hele şimdiki zamanlarda. İnsanoğlu çıktığı merdivenleri şu veya bu nedenlerden dolayı gerisin geriye inebilir, büyük doruklara konduğu gibi taş gibi tabana da çakılabilir. Her şey insanlar için. Cahide Hanım Türkiye’nin starlık anlamında bu mevkiye ulaşmış çok ehemmiyetli bir tiyatro, sinema oyuncusu, rejisörü ve üretimcisi.
16 yaşından beri hoşluğu, beceriyi ve dik duruşuyla başta Muhsin Ertuğrul olmak üzere tüm sanat camiasının dikkatini sürüklemiş bir bayan. Özel yaşamında bir cinsli tutamadığı mutluluk, sanat camiasının kıskançlığı, hasedi, sadakatsizliği ve içerisinde uzunca zamanlar çırpındığı içki illeti ile büyük bir öykü sunuyor.
Bugün gözlemlediğimiz gibi pek çok genç oyuncu, merdivenleri 5’er 10’ar çıkarken, zaman zaman büyük kusurlara düşüp geldikleri noktayı sindiremiyorlar. Edindikleri makûs alışkanlıklar da varsa pek çok hoş ve marifetli genç insan gözümüzün önünden öykülerini bitiremeden akıp geçiveriyor.
Bu oyunu izlemek üzere özellikle gençlerimizin alaka göstermelerini istiyorum. Oyunda Eray Yasin Işık, 50 senelik bir yaşam dilimini bir senaryo gibi yazmış, sahnelemek meşakkatli ve bir o kadar neşeliydi. Ekip dostlarım birbirinden marifetli oyuncular, ışığıyla müziğiyle koreografisiyle ve kostümleriyle gerçekten çok hoş bir yapıt sunduğumuza inanıyorum ve bir an evvel bu oyunumuzu sahnelerde sergilemeyi tutku ediyorum. Bu noktada terzihanesinin kapılarını bizlere arkasına kadar açan Müjdat Gezen’e teşekkürü de satırlarınız aracıyla bir defa daha iletmeyi borç addediyorum.
Tiyatro için gayretiniz hiç bitmiyor. Yaşamtaki en büyük isteğinizin tiyatro mu gerçekten?
Hem evet hem hayır. Sonuna kadar evet ama yalnız tiyatro dersek kısır bir yanıt vermiş oluruz. Sanatın kendisine benim en büyük tutkum. Sahne en mutlu olduğum yer, takımım, en hoşlandıklarım, ailem, turneler, provalar en eğlendiğim etraflar ama sineması, dizi çekimleri, o setler, o telaş, canlandırılan bir şahsiyet, ayrıca sunuculuk, moderatörlük, tv yayıncılığı… Bunların hepsi benim yaşamdaki isteklerim. Sıhhatim olduğu sürece asla havlu atmayı düşünmem.
Başa dönecek olursak nasıl bir ailede geliştiniz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Harika bir ailede yetiştim. Çok şuurlu ve aydınlık görüşlü insanlardı. Beni 3 yaşında baleye verecek kadar vizyon sahibi anne ve babama çok müteşekkirim. Babamı 12 yaşımda kaybettim. Her şeyi annem üstlendi. Ben hem eğitimimi sürdürebileyim hem de bale derslerinden olmayayım diye büyük bir fedakarlık misali gösterdi. Her ikisinin de ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Yaşamı diğer şanlılar gibi çok göz önünde yaşamıyorsunuz. Nasıl bir yaşamınız var?
Özel yaşamımda soğukkanlı, sade, evini beğenen bir imal var. Dünyanın pek çok noktasını iş gereği gezdim. Ülkemde de pandemi yarıyılı evveli hemen her yere turnelerimiz ve ziyaretlerimiz oluyordu. Bunalacak saniyesi dahi olmayan bu sade ve duru ancak sahnede ve ekranda cafcaflı yaşamdan hoşnuttum ta ki pandemiye kadar. Beni en çok üretememek mutsuz eder. O mutsuzluğu yaşamamak için de en külfetli günlerde bile gayretimizi sürdürüyor ve yeni projeler geliştirmeye çalışıyoruz.
Dışarıdan enerjisi çok yüksek biri olarak görünüyorsunuz. İç dünyanızı merak ediyorum. Mesela hiç bunalıma girdiniz mi?
Denebilir. İç dünyamda yaşadığım kasırgaları dışa yansıtmayı beğenmem. Sanki bir komando gibi şatlar ne hale kazançsa gelsin o muharebeden sağ çıkmayı ilke edinmiş bir imal var. Gene aynı koşullar nereye çekerse çekersin, vaz geçemediğim prensiplerim var. İç dünyamı çok fazla sergileyip misallerini sıklıkla gördüğümüz gibi ne ajitasyon yapmayı ne manipüle etmeyi ne de olması gereken cemiyetsel mesafeleri yerle bir etmeyi beğenirim.
Çiğdem Hanım; nam, ün, şöhret sizin için ne ifade ediyor?
Hoş şeyler. Deminden beri konuştuğumuz gibi taşımayı öğrenirseniz. Hiç tanımadığınız insanların sizi görür görmez gözlerinden ve laflarından gülümseler taşması çok özel bir duygu ve iftihardır. Yeter ki taşımayı öğrenip mütevazı kalmayı becerebiliyorsak.
Yolculuğunuza bakınca, “Hoştu” diyor musunuz?
Yolculuğuma bakınca dün ve bugün, yarının fragmanıdır diyorum. Daha yeni yeni ısınıyorum.
“Yarım kaldı, yetersiz kaldı” dediğiniz şeyler var mı?
Yok. Zira hala yaşıyorum, ayaktayım, hoş bir bayanım, sıhhatliyim, marifetlerim zengin, söyleyecek lafım çok. Bu noktada gözlerimi semana dikiyor ve “Allah’ım tüm bunlar için hamdolsun, izin edersen kısmet ettiğin sürece hoş ve itibarlı bir hayatı sürdürmeyi tasarlıyorum” diyorum.
Yeni jenerasyon oyuncular hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hepsini çok hoşlanıyorum. Tiyatro ya da dizilerde bayılarak izlediğim gibi kendi oyunlarımda da gençlerle çalışmaya çok arzuluyum ve çalışıyorum da. Her şeyden evvel hemen hepsi hayvansever, sporunu yapan, kendine dikkat eden ve işlerine çok şey katmaya çalışan insanlar. Sonuna kadar destekliyorum. Sette veya sahnede genç oyuncularla toplandığımızda çok sevinçli anlar yaşıyoruz. En son oynadığım dizide beraber çalıştığım Çağla Irmak, bayıldım nezaketine ve gayretliliğine. Kendi tiyatromda yıllardır her oyunda yer alan genç ekibi ise tek geçerim. Hepsinin birer yıldız olarak evvel benim sahneme parlamalarına destek verm ve destekleyeceğim.
Üretimcilerin, rejisörlerin oyunculara, sanatçılara dayattığı hoşluk algısı için ne düşünüyorsunuz?
Çağımızın vebası. Ne diyebilirim ki? Yalnızca üretimci ve rejisörler mi? Sosyal medyada yevmiye yaşamımızdan yevmiye halimize bir paylaşım yaptığımızda takipçilerimizin dayatmalarına ne demeli? Herkes bir rüzgara kaptırmış kendini öyle gidiyor. Ve herkes de suni yollardan hoşlaşmaya çalışırken birbirine benziyor, birbirine dönüşüyor. Bence fark yaratmak ve değişik kalmak en doğrusu. Ben bizzat bir rejisör ve tiyatro üretimcisi olarak elbette sahnedeki estetiğin korunucusuyumdur ama seçtiğim oyuncuların evvel sanat kudretine bakarım, beşinci altıncı sırada ise nasıl göründüklerini tasa ederim.
Genç oyunculara bakınca kendinize benzettiğiniz bir ad var mı?
Hiç düşünmemiştim. Siz sorunca acaba Serenay Sarıkaya ile şimdilerde anne kız oynasak ne kadar hoş ve nasıl yaraşan bir kimya oluştururduk diye düşünmeden edemedim mesela.
Daha Öncekinden sizler erişilmezdiniz. Şimdi sosyal medya çıktı ve tüm sanatçıların her şeyini görüyoruz, öğreniyoruz. Sizce bu, iş için avantaj mı dezavantaj mı?
Sosyal medyayı doğru, yerinde ve miktarlı kendi gazeteniz gibi kullanıyor iseniz faydalı. Ancak ne kadar çok takipçi o kadar çok etkileşim, arada güzelinize gitmeyen yaklaşımların, çakma hesapların ve kendi üretmeyip üretenlere kara çalmayı iş edinmiş trollerin gazabına da uğramanız kaçınılmaz oluyor.
Sosyal medya ile aranız nasıl?
Orta şekerli.
Kaynak: www.sacitaslan.com
URL: https://www.sacitaslan.com/cigdem-tunc-konusulacak-aciklamalarda-bulundu-haberi-531986