Kasım 23, 2024

Son Dakika Haberleri – Güncel Haberler

Gündemdeki haberler, güncel haberler, magazin, spor ve ekonomideki gelişmeler, yerel ve dünya haberleri Ulkugundem.com'da.

Gazeteci Çiğdem Toker’in babasını öldürdüler! Bir sedye üzerinde 12 saat boyunca

5 min read
Gazeteci Çiğdem Toker'in babasını öldürdüler! Bir sedye üzerinde 12 saat boyunca

Gazeteci Çiğdem Toker'in babasını öldürdüler! Bir sedye üzerinde 12 saat boyunca

Lafçı gazetesi yazarı Çiğdem Toker, bir hafta evvel babasını kaybettiğini anlattı: “Babam yürüyerek bindiği ambulansın götürdüğü Denizli Servergazi Devlet Hastanesi acil servisinde, bir dizi ağır önemsememe neticeyi hayatını kaybetti…”

Lafçı gazetesi yazarı Çiğdem Toker bugünkü köşesinde, “Babamdan bildiğim” başlıklı dikkat toplayan bir yazı kaleme alarak, babasının umursamamadan dolayı öldürüldüğünü duyurdu.

Bir hafta evvel babasını kaybettiğini ifade eden Toker, “Babam yürüyerek bindiği ambulansın götürdüğü Denizli Servergazi Devlet Hastanesi acil servisinde, bir dizi ağır önemsememe neticeyi hayatını kaybetti” derken, “Bir sedye üzerinde, kanamalı ve aralıksız 12 saat süresince, bir uzman hekim görmeden yakalanarak” diye belirtti.

Babasını kaybettiği günün sağlık kurumu hikayesini anlatan Toker, “Babam Erdoğan Toker, hocalık hayatı süresince uğradığı, şahit olduğu sayısız haksızlığı; yazarak, arzuhal vererek, dava açarak dile getirdi. Bir bayram günü canınızı sıkma pahasına, bu acılı hikayeyi paylaşmamın sebebi bütün de budur: O böyle isterdi. Yalnızca kendisi için de değil. Onun hayatına mülk olan umursamamalar, başkalarına da hasar vermesin diye” diye ifade etti.

Çiğdem Toker’in yazısı şu biçimde:

Babamı kaybedeli bir hafta oldu. Evet, sıhhati müthiş değildi. İki sene evvel kısmi felç geçirmişti.

O günlerde İstanbul’da, bir arada yaradılışız kısmetti. Süratle götürdüğümüz Kartal Lütfi Kırdar acil servisteki süratli teşhis, poliklinik uyuyuşunun ardından Tuzla Devlet Hastanesi’nde üç ay süren, alabildiğine ihtimamlı bir fizik rehabilitasyon süreci sonrası ayağa kalkmayı, baston desteğiyle yürümeyi ve yine konuşmayı muvaffak olmuştu.

Her iki sağlık kurumuna da müteşekkiriz.

Hayatı beğeniyordu. Yürümesi, hava alması gerekiyordu ama pandemi “temkinleri” onu da konuta kapattı. Düzgün diksiyonunun yansıdığı tümceleri kısalmıştı, yazılarımı virgülüne kadar kritik edemiyordu belki ama istekle bağlı olduğu hocalık hayatı, Köy Enstitüsü, Diyarbakır Erkek İlköğretmen Mektebi ve Atatürk’e dair bir mevzu açıldığında, gözleri parlayarak tutkuyla eşlik etmeye çabalıyordu.

Eş yaşlarda takviyeye gereksinim dinleyen eş şartlardaki bir insana ne kadar iyi bakılabilirse, evinde o kadar iyi bakıldı babama.

ONİKİ SAAT SEDYEDE, KANAMALI

Gazetecilik içeriği taşıması beklenen bir köşede, şahsi bir gidişatı niçin anlattığımı merak ediyorsanız yanıtı şu:

Babam yürüyerek bindiği ambulansın götürdüğü Denizli Servergazi Devlet Hastanesi acil servisinde, bir dizi ağır önemsememe neticeyi hayatını kaybetti.

Bir sedye üzerinde, kanamalı ve aralıksız 12 saat süresince, bir uzman hekim görmeden yakalanarak.

Şimdi anlatacaklarımın şahidi, birden fazla. Ambulansı çağıran, sağlık kurumunda ölümüne dek geçen 12 saati başucunda saniye saniye yaşayan annem, konuttan ambulansa yürüyerek binişine şahit olan, dahası birinin gece geç saatte ziyaretine gidip şakalaştığı komşuları ve sabah erken sağlık kurumuna giden teyzem.

Onu kaybettiğimiz günün sağlık kurumu hikayesi iki düzeyden oluşuyor.

Sabah erken burun kanaması şikayetiyle sağlık kurumu acil servisine götürülüyor. Burnuna uygulanan tamponun ardından MR, tomografi muayeneleri yapılıyor. Ciddi bir mesele olmadığı söylenerek konuta sevk ediliyor. Gece saat 20’yi geçerken bu kere ağzından ve burundan tekerrür kanama başlıyor. Annem yine ambulans çağırıyor. Yeniden acilen erişiyor. Bir yandan burnuna tampon yapılmaya çalışılırken değişik yandan yeniden bastonuyla yürüyerek ambulansa bindiriliyor.

Yeniden aynı sağlık kurumunun yeniden acil servisi… Burnuna tampon yapılıyor. Gece yarısını geçince pratisyen hekim, cep telefonu ışığıyla boğazına bakıyor. Damak bölgesinde kanama sebebiyle gece sağlık kurumunda kalması gerektiğini söylüyor. Ama o gece, sabaha kadar babamı hiçbir uzman hekim görmüyor. Kulak burun boğaz uzmanının, sabah poliklinikte bakacağı söyleniyor. Babamın ağzından ve burnundan kan gelmeye devam ediyor.

Devamlı uyur pozisyonda yakalanıyor, sık sık doğrulmak istiyor. Saatler ilerledikçe mukavemeti düşüyor. Teyzem sabah erken saatte gelip gidişatı gördüğünde, özel sağlık kurumuna götürebileceklerini yüksek sesle dile getirerek ambulans istiyor.

Bu seslenişine hiçbir cevap alamıyor. İstanbul’da hekim olan kardeşimi arayarak ağzı ve burnundan kan ile pıhtı geldiğini söylüyorlar.

Babamın genel gidişatı makûslaşıyor, solunumu ve kalbi durarak ölüm ediyor.

Babam Erdoğan Toker, hocalık hayatı süresince uğradığı, şahit olduğu sayısız haksızlığı; yazarak, arzuhal vererek, dava açarak dile getirdi.

Bir bayram günü canınızı sıkma pahasına, bu acılı hikayeyi paylaşmamın sebebi bütün de budur: O böyle isterdi.

Yalnızca kendisi için de değil. Onun hayatına mülk olan umursamamalar, başkalarına da hasar vermesin diye.

Kaynak: www.patronlardunyasi.com
URL: https://www.patronlardunyasi.com/haber/Gazeteci-Cigdem-Toker-in-babasini-oldurduler-Bir-sedye-uzerinde-12-saat-boyunca/250363

Bir yanıt yazın